8 Haziran 2017 Perşembe
Bir Şerh Dört Şârih: Eşrefoğlu’nun Kasîde-i Hayrân
Şiirinin Şerhleri ve Bu Şerhlerin Âidiyeti Meselesi
Meliha YILDIRAN SARIKAYA* .............................................devam
Bir Şerh Dört Şârih: Eşrefoğlu’nun Kasîde-i Hayrân Şiirinin Şerhleri ve Bu Şerhlerin Âidiyeti Meselesi
Ancak nüsha sayısının fazla olması da müellifin Salâhî olduğunu söylemek
için yeterli delil teşkil etmez. Bilindiği üzere istinsaha kaynak teşkil eden
metinde yer alan herhangi bir yanlış bilgi, kopya yoluyla çoğaltma sonucunda
yaygınlaşmaktadır. Elimizde müellif hattı nüsha da olmadığına göre
şârihin Salâhî olduğunu kesin bir dille söylemek mümkün değildir.
Salâhî nüshalarının diğerlerinden bâriz farkı, müellif isminin sebeb-i te’lif
kısmında; “Bu hakîr Salâhî derd-mende ihvân-ı safâdan bir azîz gelüp ricâ
tarîkı ile…”56 şeklinde başlayan cümlede görüldüğü üzere, bizâtihî yer almasıdır.
Metin karşılaştırmasına dâhil edilen diğer müelliflerin nüshalarında ise
müellif isimleri ya sadece başlıkta veya ferâğ kaydında zikredilmiştir. Sebeb-i
te’lif bölümündeki bu farklılığı belirttikten sonra yine bu bölümle ilgili bir
hususu daha vurgulamak gerekir. Bilindiği üzere Salâhî, şârih olarak temâyüz
etmiş bir sûfîdir. Şerhleri üzerine yapılan çalışmalara bakıldığında onun, Eş-
refoğlu şerhi dışındaki Türkçe şiir şerhlerinin hiç birine sebeb-i te’lif yazmadı-
ğı görülmektedir. Yâni böyle bir teâmülü yoktur. Şu halde şerhin asıl müellifi
Salâhî ise niçin sadece bu şerhe sebeb-i te’lif yazmıştır? Bu suâli kat’î bir şekilde
cevaplamak mümkün olmasa da şöyle bir çıkarıma müsâittir; Salâhî kaleme
aldığı şerhlerin te’lif sebebini belirtmediğine göre bu şerh ona âit olmayabilir.
Salâhî’nin diğer şerhlerini, meselâ Niyâzî-i Mısrî’nin şiirlerine yazdığı
şerhleri muhtevâ açısından Hayrân şerhi ile karşılaştırmak da müellifi tespit
husûsunda yardımcı olacaktır. Mısrî’nin üç gazelini şerh etmiştir. Bu
şiirlerden özellikle,
İki kaşın arasında çekti hatt-ı istivâ
Alleme’l-esmâyı ta’lîm etti ol Hüdâ
matlâlı gazel, Hayrân kasîdesini hatırlatan beyitler ihtivâ etmektedir. Söz
konusu gazelin;
Kande birler Hakk’ı inkâr eyleyen bu Mısrî’yi
Zâhir olmuşken yüzünde nûr-ı zât-ı kibriyâ
beytini Salâhî, “Yâni Mısrî mazhar-ı âsâr-ı sıfât-ı Hak ve mücellâ-yı envâr-ı
cemâl-i mutlak olmuş iken Mısrî’nin masdar-ı hidâyet olduğunu inkâr
eden Hakk’ın birliğini kande tahkîk eder”57 cümlesiyle şerh etmektedir.
56 Süleymaniye Kütüphânesi, Uşşaki Tekkesi, nr. 254.
57 Abdullah Çaylıoğlu, Niyâzî-i Mısrî Şerhleri, İstanbul: İnsan Yay., 1999, s. 103. Mısrî’ye şerh
yazan müelliflerin ayrıntılı bir listesi için bk. Mustafa Erdoğan, “Niyâzî-i Mısrî Şerhleri”,
Dergâh, sayı: 71, 1996, s. 15-17.
24
Meliha YILDIRAN SARIKAYA
Buna göre müellif, herhalde Mısrî’nin ve onun şahsında insân-ı kâmilin
vechinde, Hakk’ın cemâl sıfatlarının nurlarının göründüğünü söylemektedir.
Şârih, diğer şerhlerinde de âdeti olduğu üzere şerhi, kendi şiiriyle
desteklemektedir.
Âdem yüzü kim âyîne-i vech-i cemîldir
İm’ân-ı nazar et mazhar-ı esmâ-i celîldir
Her yüzde nümâyân iken envâr-ı cemâli
Bu göz ki; onu görmeye elbette alîldir58
beyitleriyle, Mısrî’nin mısrâını sadece farklı kelimelerle, fakat neredeyse
aynı şekilde tekrar etmiştir. Oysa Kasîde-i Hayrân’daki “Gözüm her
kande kim baksa görünür sûret-i Rahmân” mısrâı hatırlanacağı üzere;
“Hazret-i Rahmân sûretden münezzehdir; ya’nî sûret-i rahmet-i Rahmân’ı
müşâhade ederim” cümlesiyle, sınırlayıcı bir yaklaşımla şerh ediliyordu.
Bu açıklama, esâsen tevhîd anlayışında bir başka yaklaşımı benimseyen
veya en azından mısrâda ifadesini bulan vahdet-i vücûd tasavvurunu
kelâm çizgisine çekmeye gayret eden bir endişenin eseridir. Kelâm terimleri
ile söylenecek olursa bu şerh, Eşrefoğlu’nun sözünü teşbîhten tenzîhe
çekme gayretinin bir neticesi gibi görünmektedir. Bu çaba, şerhin “sebeb-i
te’lîf” kısmında dile getirildiği gibi, şiirin “şer’-i şerîfe muhâlif olmadığı-
nı göstermek” maksadına hizmet ettiği halde, Salâhî’nin Mısrî şerhinde
açıkça görülen yaklaşımı ile örtüşmemektedir. Yâni bu şerh, Salâhî’nin de
olmayabilir.
d. Şerh Metninin İbrâhîm Efendi’ye Âidiyeti İhtimâli
Kasîde-i Hayrân şerhi nüshalarından ikisi, Sa’dî şeyhi İbrâhîm Efendi’ye
izâfe edilmektedir. İbrâhîm Efendi hakkında elimizde, Millî Kütüphâne
nr. 3763/4’deki yazmanın istinsah kaydında yer alan, “Havsa’da tarîk-ı
Sa’diyye meşâyihlerinden eş-Şeyh İbrâhîm Efendi merhûm şerh buyurmuş-
lar” cümlesinden başka mâlumât bulunmamaktadır. İbrâhîm Efendi’nin
Havsa’da,59 muhtemelen bir Sa’dî tekkesinde irşad vazîfesini deruhte etmiş
58 Abdullah Çaylıoğlu, Niyâzî-i Mısrî Şerhleri, s. 103.
59 Havsa bilindiği üzere bu gün Edirne’nin ilçelerindendir. Metnin sebeb-i te’lîf kısmında yer
adı, “karye-i Hafsa” şeklinde yazılmıştır. Vaktiyle Havsa, İstanbul-Edirne yolunun mühim
noktalarından olduğu halde, demiryolu yapıldıktan sonra eski değerini kaybetmiş ve XIX.
asır sonlarında 1000 nüfuslu küçük bir kasaba hâline gelmiştir. Bk. Şemseddin Sami, “Havsa”,
Kamûsü’l-A’lâm, İstanbul: Mihran Matbaası, 1308, III, 1998.
25
Bir Şerh Dört Şârih: Eşrefoğlu’nun Kasîde-i Hayrân Şiirinin Şerhleri ve Bu Şerhlerin Âidiyeti Meselesi
olduğundan hareketle Sa’diyye tarîkatı üzerinde yapılan çalışmalar tetkik
edilmiştir. Söz konusu tarîkatın İstanbul, Anadolu ve Rumeli’deki temsilcileri
arasında tabiatıyla çok sayıda şeyh İbrahim Efendi vardır.60 Ancak
Havsa’da bir Sa’dî tekkesinden bahsedilmemektedir.61 İbrâhîm Efendi’nin
kimliği tespit edilemediği için asıl konu ile irtibât da sağlanamamış, yâni
Hayrân şerhinin İbrâhîm Efendi’ye âit olup olmadığı üzerinde fikir yürütme
imkânı maalesef bulunamamıştır.
Sonuç
Kasîde-i Hayrân şerhi, elimizdeki yazmalardan hareketle isimleri tespit
edilen ve yukarıda ayrı ayrı tetkîk edilen dört sûfî müelliften birine
âit olabileceği gibi hiçbirine de âit olmayabilir. Eşrefoğlu’ndan bahseden
kaynaklar, bu şiirin birden fazla şerhi olduğunu söylemekle birlikte elimizde
hâlâ bir tek şerh metni bulunmaktadır. Meselâ Bursalı Mehmed
Tâhir, Niyâzî-i Mısrî’nin halîfelerinden olan Sahfî62 Mehmed Efendi (v.
1146/1733-34)’nin gayr-ı matbû bir Hayrân şiiri şerhi olduğunu kaydetmektedir.63
Sahfî veya diğer bir okuyuşla Suhfî, Hacı Bayrâm-ı Velî’nin
“Çalabım bir şar yaratmış iki cihân arasında” ilâhîsini şerh etmiştir.64 Söz
konusu metin yerinde tespit edilebilmesine rağmen Hayrân şerhi maalesef
bulunamamıştır. Sahfî’den bahseden kaynaklar, bu şerhten kesin bir
dille söz ettikleri halde metnin ortada olmaması dikkat çekicidir. Bu durum
şöyle bir ihtimâli hatıra getirmektedir. Muhtevâ açısından bakıldığında
Mısrî’ye âit olmayacağı anlaşılan şerh, belki de Sahfî’nin eseridir. Hem
Mısrî’nin halîfelerinden olması hem de Mısrî dergâhında irşâd vazîfesini
deruhte etmesi, böyle bir iltibâsa sebep olmuş olabilir. Yâni kısacası, kesin
60 Tasavvuf tarihi kaynak ve araştırmalarında Sa’diyye tarîkatı şeyhleri çok sayıda “İbrâhîm
Efendi” vardır. Bu isimlerden bir kısmı için bk. Hür Mahmut Yücer, Şeyh Sa’deddîn Cebavî ve
Sa’dîlik, İstanbul: İnsan Yay., 2010, s. 119, 161, 178, 211, 217, 243.
61 Selami Şimşek, Edirne’de Tasavvuf Kültürü, İstanbul: Buhara Yay., 2008, s. 285-289. Sa’dîlik
üzerine yapılan kapsamlı bir akademik çalışmada; Edirne’de iki, Tekirdağ’da üç Sa’dî tekkesinden
bahsedilmekle birlikte, bu tarîkatın Havsa’daki gelişimi hakkında bilgi bulunmamaktadır.
Bk. Hür Mahmut Yücer, age, s. 229-234.
62 “Sahhâf” mahlasıyla da anılan bu zâtın ismi bazı yazmalarda “Suhfî” şeklinde harekelenmiştir:
“Suhfiyyu’l-Burseviyyu min hulefâi eş-şeyh Muhammed el-Mısrî en-Niyâzî” için bk.
Süleymâniye Kütüphânesi, Hacı Mahmud Efendi, nr. 3427.
63 Bursalı Mehmed Tâhir, Osmanlı Müellifleri, I, 103. Aynı bilgi Vassâf tarafından da tekrar
edilmektedir. Bk. Sefîne-i Evliyâ, V, 102. Sahfî aynı zamanda Bursa’daki Mısrî âsitânesi postnişînlerindendir
ve eserleri arasında tasavvufî şiir şerhleri vardır. Bk. Mehmed Şemseddin,
Bursa Dergâhları, haz. Mustafa Kara-Kadir Atlansoy, Bursa: Uludağ Yay., 1997, s. 521.
64 Süleymâniye Kütüphânesi, Hacı Mahmud Efendi, nr. 3427.
26
Meliha YILDIRAN SARIKAYA
bir neticeye ulaşıncaya kadar, Sahfî de elimizdeki şerh metninin muhtemel
müelliflerinden birisi olarak düşünülebilir.
Hayrân şerhi nüshalarının sayıca fazla olması, şiirin ve dolayısıyla şerhinin
vaktiyle ziyâde rağbet gördüğü, takdir ve tavsiye edildiği sonucunu
ortaya çıkarmaktadır. İstinsah edilen nüshalarda şârihler için sıralanan
hürmetli ifadelerden anlaşılan odur ki; müellif olarak gösterilen isimlerden
herhangi biri bu şerhi yazmamış olsa bile, en azından müntesipleri tarafından
bu metin kendilerine yakıştırılmıştır. Netice îtibârıyla elimizdeki metnin
asıl müellifi kat’î şekilde tespit edilememekle birlikte şerhin Salâhî’ye
âit olduğuna dâir tekrar edilegelen bilgi de artık şüphe içermektedir.
Kasîde-i Hayrân Şerhinin Metni
Yukarıda muhtemel şârihlere âidiyeti tartışılan Hayrân şerhinin burada
tam metni verilecektir. Yalnız bu neşirde, herhangi bir yazma neşri için
kullanılan edisyon kritik kaidelerini alışılagelenden biraz farklı şekilde tatbik
etmek gerekmektedir. Karşılaştırmalı metin neşri, bir müellifin birden
fazla nüshası bulunan eserini orijinaline en yakın şekilde tespit etmeyi hedeflerken,
Hayrân şerhi, müellifinin teşhis edilememesi sebebiyle bu maksadın
biraz uzağında kalmaktadır. Eldeki nüshaların ayrı müellifler adına
kayıtlı olması zâten başlı başına bir problemdir. O sebeple, farklı müelliflere
nispet edilerek istinsah edilen metinlerin her biri, hakîkatte müellif
adlarından sarf-ı nazarla, aynı yazmanın farklı nüshaları olarak görmek
yoluna gidilmiş ve nüsha farkları bu şekilde gösterilmiştir.
Metin neşri için esas alınan nüsha, Niyâzî-i Mısrî’ye nispet edilen nüshalardan
biridir. Bu nüshanın, elimizdeki metinler arasında en eski istinsah
târihini taşıyor olması, başlıca tercih sebebimiz olmuştur. Ayrıca
bu metnin imlâsı, diğer Mısrî nüshasına kıyasla daha az hatâlıdır. Gerçi
nüsha sayıları açısından bakıldığında en çok nüsha, Salâhî-i Uşşâkî adı-
na kayıtlıdır. Fakat Salâhî nüshalarından biri daha önce bir yüksek lisans
çalışması içerisinde neşredildiği65 için burada sadece karşılaştırmaya
dâhil edilmiştir. Kısacası Mısrî nüshası sırasıyla; Salâhî, Hüseyin Efendi
ve İbrâhîm Efendi yazmalarından seçilen birer nüsha ile karşılaştırılmış
ve farklar dipnotlar kısmında gösterilmiştir. Karşılaştırmaya dâhil edilen
metinler her defasında tam künye ile zikredilmeyip her biri için hatırlatıcı
kısaltmalar kullanılmıştır. Buna göre Niyâzî-i Mısrî’ye izâfe edilen nüsha,
65 Hafize Keleş, Selâhaddin-i Uşşâkî ve Türkçe Tasavvufî Şiir Şerhleri, s. 41-48.
27
Bir Şerh Dört Şârih: Eşrefoğlu’nun Kasîde-i Hayrân Şiirinin Şerhleri ve Bu Şerhlerin Âidiyeti Meselesi
“N”; Salâhî-i Uşşâkî nüshası, “S”; Hüseyin Efendi nüshası, “H” ve son olarak
İbrâhîm Efendi nüshası, “İ” kısaltmasıyla gösterilecektir.66
Metinde transkripsiyon alfabesi kullanılmamakla birlikte benzer harflerin
iltibâsını önlemek için kalın harflerdeki uzun sesler, “mahlûkāt” kelimesinde
olduğu gibi düz çizgi ile gösterilmiş; hece ve kelime sonundaki
“hemze” ve “ayn” harfleri de “neş’e” ve “da’vâ” örneklerinde görüldüğü
üzere birbirinden tefrîk edilecek şekilde yazılmıştır. Türkçe’de çok kullanı-
lan bazı duâ cümleleri dışında Arapça iktibaslar aslî harfleriyle dizilmiştir.
Esâsen Kasîde-i Hayrân nüshaları arasında muhtevâyı etkileyecek türden
mühim bir farklılık yoktur. Sadece metinde zikri geçen isimlerin başında
ve sonunda yer alan duâ ve hürmet ifâdelerinde, müstensih müdâhalesi
olabilecek türden bazı değişiklikler görülmektedir. Tabiî asıl farklılık müellif
isimlerinde olduğu için metin te’sîsi metodu kullanılmamış, dört metin
arasındaki kelime farklarının ve ta’lîkat düzeyindeki ilâvelerin tamâmına
işâret edilmiştir. Metni burada neşretmemizin asıl sebebi, dört ayrı isme
izâfe edilen nüshaların gerçekten de aynı şerh olduğuna dâir tespitimizi,
bir de metin üzerinde göstermektir.
66 Bu nüshaların her biri, “Kasîde-i Hayrân’ın Şerhleri” üst başlığı ve muhtemel şârihlerin isimleri
altında ayrı ayrı tanıtılmıştır. Tekrar hatırlamak gerekirse, karşılaştırmaya dâhil edilen
Niyâzî-i Mısrî nüshası (N), Sadberk Hanım Müzesi Kütüphanesi, Hüseyin Kocabaş Yazmaları,
nr. 320’de; Salâhî nüshası (S), Süleymaniye Kütüphânesi, Uşşâkî Tekkesi, nr. 254’te;
Hüseyin Efendi nüshası (H), Yapı Kredi Sermet Çifter Araştırma Kütüphanesi, nr. 17’de ve
İbrahim Efendi nüshası (İ), Millî Kütüphâne, nr. A 3763’te kayıtlıdır.
قصيدۀ حيران
Kasîde-i Hayrân
30
Meliha YILDIRAN SARIKAYA
Metin
[51a
] Cenâb-ı Kutb-ı İrfân Şeyhu’ş-Şuyûh Muhammed Mısrî Hazretlerinin
Şerhleridir1
Bismillahirrahmânirrahîm ve bihi2
Elhamdü lillâhi Rabbi’l-âlemîn ve’s-salâtü alâ nûri’l-âlemîn ve alâ âlihi
3بدریا در منافع بیشمارست / وگر خواهی سالمت در كنارست .ecmaîn ashâbihi ve
[Her ne
kadar denizde bulunan faydalar sayısızsa da eğer selâmet istersen sahildedir.]
mısdâkınca karye-i tekye-nişîn iken ihvân-ı bâ-safâdan bir azîz bize
gelüp ricâ edüp4
Eşref-zâde kuddise sırruhu hazretlerinün,5
“Tecellî şevk-i
dîdârun beni mest eyledi hayrân” kasîdesi nasara yansuru bâbına muvâfık
olmayup i’râb binâ kāidesine gayr-ı mutâbık olmakla6
hâlâ ba’zı ihvân hayli
mütevehhim olup şer’-i şerîfe muhâlifdür deyu çok güft-gû olmuşdur.7
Bu kasîdenün şer’a tatbîkın ve Eşref-zâde’nün kelâmınun8
te’vîlün ricâ
ederim dedikde, [51b
] ne kadar râh-ı taallüle9
zâhib oldum ise çâre olmadı
ilhâh u ikdâm edüp10 ْ
َر
ْه
َن
َلاَ ت
َل ف
ِ
َّ ائ
َّا الس
َم
أ
َ
و] Sakın isteyeni azarlayıp kovma.
(Duhâ, 93/10)] deyu11 hezâr dil-nüvâzlık edüp Hazret-i Azîz’in, kelimât-ı
dehşet-âmîzin şer’a tatbîkde keşf-i râz12 lâzım gelmez belki ecr-i cezîl lâzım
gelir dedikde; Azîz-i utekā-yı hüviyyetin meyhâne-i aşkda13 mest-i lâ ya’kıl
1 Cenâb-ı Kutb-ı İrfân ... Şerhidir N: Güfte-i Eşref-i Rûmî kuddise sırruhu Şerhu’ş-Şeyh Abdullâh
Salâhî-i Uşşâkî Balıkesîrî S, Şerh-i İlâhî Şeyh Eşref-zâde Abdullâh er-Rûmî el-Kādirî kuddise
sırruhu [derkenâr] Şârih-i İlâhî el-Hâc Evhadüddîn Şeyhi Hüseyin Efendi kuddise sırruhu H
2 Bismillahirrahmânirrahîm N: + انه و سلیمان من انه İ; ve bihî N: -S, -H, -İ
3 ve’s-salâtü ... ecmaîn N: ve’s-salâtü ve’s-selâmü alâ Resûlinâ Muhammedin ve âlâ âlihi ve
sahbihî. Beyt S, ve’s-salâtü ve’s-selâmü alâ Nûr ve alâ âlihi ve ashâbihi. Beyt H, ve’s-salâtü
ve’s-selâmü alâ Resûlinâ Muhammedin nûru’l-kevneyni ve âlâ âlihi ve ashâbihi. Beyt İ
4 mısdâkınca ... gelüp ricâ edüp N: mısdâkınca bu hakîr Salâhî derd-mende ihvân-ı safâdan bir
azîz gelüp ricâ tarîki ile S, mısdâkınca karye-i tekye-nişîn iken ihvân-ı safâdan bir azîz gelüp
ricâ edüp H, mısdâkınca karye-i Hafsa’da kûşe-nişîn iken ihvân-ı safâ ve yârân-ı bâ-vefâdan
biri azîz gelüp ziyâretimiz ricâ edüp İ
5 Eşref-zâde kuddise sırruhu hazretlerinün N: Eşref-zâde merhûmun S, Eşref-zâde merhûmun
H, Eşref-zâde kaddesallâhu sırrahu’l-azîz hazretlerinin İ
6 gayr-ı mutâbık olmakla N: mutâbık olmamak ile İ
7 olmuşdur N: eylemişlerdir S
8 şer’a tatbîkın ve Eşref-zâde’nin kelâmının N: şer’a tatbîk vechi üzerine Eşref-zâde merhûmun
kelâmının S, tatbîk ve Eşref-zâde’nin kelâmın H
9 ne kadar râh-ı taallüle N: ne kadar muillen teâkul-i teallül[e]? İ
10 ilhâh u ikdâm edüp N: +bu vecihle S
11 deyu N: mefhûmunca S
12 râz N: râzî İ
13 Azîz-i … aşkda N: Hazret-i Azîz’in ankā-yı hüviyyet meyhânesinde aşkla S, Azîzi ankā-yı hü-
viyetin meyhâne-i aşkla İ
31
Bir Şerh Dört Şârih: Eşrefoğlu’nun Kasîde-i Hayrân Şiirinin Şerhleri ve Bu Şerhlerin Âidiyeti Meselesi
olup etdiği nağamât-ı meczûb-evdâ’-ı hâlâtını14 ukalâya tefhîm etdirmek
müşkildir,15 humakāya ne vechile dersiz.16 Beyt: Bular sır remzidür deryâya
sığmaz / Ki her söz zâhir ile çün bilinmez17
Tecellî şevk-i dîdârun beni mest eyledi hayrân
Ene’l-Hak sırrını cândan anınçün kılmadum pinhân18
Tecellî, murâd muttakînün âlem-i gaybda19 kalbine tulû’ eden nûr,20
sırr-ı ene’l-Hak, sırr-ı hilâfetdir. Müstahlef ile müstahlif hükümde birdir.21
Mevlâ’nın kuluna tevkîr ve tekrîmidir. Tecellî nûrunun22 zuhûrunda olan
hayretden elezz-i eşyâ23 bir şey yokdur.24 Havf-ı cahîm içün ibâdet edenler
abd-i ecîrdir.25 Abd-i hâs olanlar! Bu devleti Mevlâ her isteyene vermez,
dilediğine verir.26
Aceb hayrân-ı mestem ki27 bilişden bilmezem yârı
Gözüm her kande kim baksa görinür28 sûret-i Rahmân
Hazret-i Rahmân29 sûretden münezzehdir, ya’nî sûret-i rahmet-i
Rahmân müşâhade ederim. Hattâ muvahhidînin nâr-ı cahîm ile terbiye
14 nağamât-ı … hâlâtını N: nağamâtı ve bu vecihle olan evdâ’ ü hâlâtı S, nağamâtı meczûb-ı
evdâ’ u hâlâtını H, nağamâtı meczûb-ı Hudâ olanın evdâ’-ı hâlâtını İ
15 müşkildir N: +lâkin ehl-i insâfa göre âsândır S
16 dersiz N: anladursuz H, anladursun İ
17 Bular sır ... çün bilinmez N: Ulûm-ı zâhir ile Hak bulunmaz S, Ulûm-ı zâhir ile çün bulunmaz
H, Bunlar birer remizdür deryâya sığmaz / Ulûm-ı zâhir ile çün bulunmaz İ; bilinmez N:
+Kāle Eşref-zâde kuddise sirruhu S
18 cândan ... pinhân N: cânım anınçün kılmadı pinhân S, etmedi pinhân H; eylemem pinhân İ
19 Tecellî N: +Ma’lûm ola ki S; murâd muttakînün N: mürde-i sâlik-i muttakînün S, mürde-i
muttakînün H, merd-i muttakînün İ; gaybda N: gaybdan İ
20 nûr N: nûrdur S, nûr-ı neyyir-i ene’l-Hak H
21 ile müstahlif N: -S; birdir N: berâberdir İ
22 nûrunun N: +ve tecellînin S
23 elezz-i eşyâ N: elez bir şey S
24 Tecellî ... yokdur N: Tecellî nûrunun zuhûrunda olan uşşâka bir şey yokdur İ
25 abd-i ecîrdir N: abd-i şerîrdir ve na’îm-i cennet içün ibâdet edenler abd-i ecîrdir abd-i hâs
olanlar nûr-ı tecellînin zuhûrunda mest ü hayrân olanlardır S, H, abd-i sû’dur ve na’îm-i
cennet içün ibâdet edenler abd-i ecîrdir abd-i hâs olanlar nûr-ı tecellînin zuhûrunda mest-i
hayrân olanlardır İ
26 dilediğine verir N: +ancak S, istediğine verir İ; verir N: +Kāle Eşref-zâde kuddise sirruhu S,
+Beyt İ
27 hayrân-ı mestim ki N: hayrân u mestim S, hayrân u mestim ki H
28 görinür N: görinen S
29 Hazret-i Rahmân N: -Hazret S
32
Meliha YILDIRAN SARIKAYA
olması30 cennete lâyık olsun31 içündür, [52a
] muvahhidînin ihrâk bi’n-nâr
olması sûret-i rahmetdir; kâfirlerin ihrâk olması intikām içündür,32 sûret-i
azâbdır. Nûr-ı tecellîyi müşâhade eden lâ büd mest-i hayrân33 olur. Mısır
hâtunları Hazret-i Yûsuf’u34 müşâhade mahallinde hayrân olup yedlerin
şakk edüp acısın35 duymadılar. Ve Râbia’ya suâl olundu, Allâh’ı sever misin?
Neam deyu36 cevab verdi. Allâh düşmânına adâvet eder misin? Etmezin37
dedi. Ya niçün etmezsin dedikde,38 Allâh muhabbetiyle gönlüm mâl-
â-mâldir39 kimsenün40 muhabbet ve adâvetine yer kalmamışdır deyu cevap
verdiler. Hazret-i Azîz bu mertebeden haber verüp Aceb hayrân-ı mestem41
ki bilişden bilmezem yârı deyu bu mertebeye işâret buyurdular.42
Benim her dertlü dermânı benim her ma’denün kânı
Benim ol dürr-i bî hemtâ benim ol bahr-i bî pâyân
Ya’nî tabîb-i kâmilim43 gönül emrâzına devâ ederim. الذهب كمعادن الناس
والفضة] İnsanlar gümüş ve altın madenleri gibidir.] mısdâkınca lutfa44 mazhar
olup sırr-ı iksîre vâsıl oldum45 ve meşâyihin ilmi, ilm-i ledündür,46 ona
hadd-i pâyân yokdur.47 Beyt: Ledünnî ilminin sırrın ne bilsün her tahâretsiz /
Ki Cibrîl-i emîn uçmaz her bir bahrin kenârından48
30 olması N: olunması S
31 olsun N: olması S
32 içündür N: +ki S
33 mest-i hayrân N: mest ü hayrân S, H
34 Yûsuf N: +aleyhi’s-salâtü ve’s-selâmı S
35 acısın N: +dahi S
36 deyu N: deyüp H
37 Etmezin N: etmem S, cevap verdi ki etmem H, cevap verdi ki etmen İ
38 dedikde N: dediklerinde buyurdular ki S, dediler, buyurdu ki H, +buyurdular ki İ
39 mâl-â-mâl N: +olmuşdur S, H
40 kimsenün N: +bir S
41 hayrân-ı mestim N: hayrân u mestim S, H
42 işâret buyurdular N: işâretdir S; buyurdular N: +Kāle Eşref-zâde Rûmî kuddise sirruhu S,
+Beyt İ
43 tabîb-i kâmil N: + olduğum ecilden S
44 lutfa N: lutf-ı Hakka S, H
45 vâsıl oldum N: mâlik oldum demekdir. İmdi S; sırr-ı iksîre vâsıl oldum N: sırrı iksîri vâsıl
oldum İ
46 ledündür N: ledünnîdir ki S
47 hadd-i pâyân yokdur N: + Kāle Eşref-zâde kuddise sirruhu S, hadd ü pâyân yokdur H
48 Bu beyit sadece Niyâzî-i Mısrî’ye nispet edilen iki nüshada olup diğerlerinde bulunmamaktadır.
Karşılaştırmaya dâhil edilmeyen Mısrî nüshasında (Süleymâniye Kütüphânesi, Hacı
Mahmud Efendi, nr. 3254) vr. 4a’da yer alan beytin ikinci mısrâı: “Ki Cibrîl-i emîn uçmaz gibi
bahrin kenârından” şeklinde olup vezne daha uygundur.
33
Bir Şerh Dört Şârih: Eşrefoğlu’nun Kasîde-i Hayrân Şiirinin Şerhleri ve Bu Şerhlerin Âidiyeti Meselesi
Semâda seyr49 ider sırrım cihânı tutdu envârım
Mukaddesler cemîîsi50 benim sırrımda ser-gerdân
Seyr-i cismânî cümle51 câiz değildir ammâ rûhânî52 câizdir.53 Rûh-ı
cismânînin [52b
] seyri, âlem-i nâsûtdadır ve rûh-ı seyrânînin seyri âlem-i
melekûtdadır ve rûh-ı sultânînin seyri âlem-i ceberûtdadır ve rûh-ı
kudsînin seyri âlem-i lâhûtdadır.54 Avâlim-i erbaa feyzi, âlem-i gayb-ı
amâdan55 alurlar. Rûh-ı kuds56 sâhibleri âlem-i ebdânda iken mâ fevka’lalâ
ve mâ tahte’s-serâ57 kendilerine münkeşif olup guyûbât-ı mahfiyyât58
kendilerine ayân ve beyân olur;59 kesâfet-i unsurîleri nûrâniyyete60 tebdîl
olduğu içün61 ki beyt:
از چراغ تو62 بخورشید رسد صد پرتو
كه روی پاك و مجرد63 چو مسیخا بفلك
[Senin çerâğından güneşe yüz parıltı erişir. (Çerâğın) Mesîh’in pâk ve
mücerred çehresi gibi felek üzerinedir.]
َ ِ ات
َ او
َّ م
ُ الس
ُور
ن
ُ
اهلل] Allah göklerin ve yerin nûrudur. (Nûr, 24/35)] mazmûn-ı
şerîfi64 üzre Hazret-i Allâh gökleri şems ve kamer nûru ile münevver eyledi
ve yerleri enbiyâ ve evliyâ ve ulemâ ve sulehâ nûruyla münevver eyledi.
Ya’nî Hazret-i Azîz buyururlar ki bana olan eltâf-ı kerem65 az kimseye66 olmuşdur.
Asrımda olan rûh-ı kuds sâhibleri benim sırrımda ser-gerdân-ı
49 Semâda seyr N: Semâa seyrân H
50 cemîîsi N: dahî cümle S
51 cümle N: cümleye S, H, cümle İ
52 rûhânî N: seyr-i S
53 câizdir N: +zîrâ S, H, İ
54 Avâlim N: +Bu S
55 gayb-ı amâ N: gayb u amâ S, H,İ
56 kuds N: kudsî S, H
57 serâ N: serânın seyri S
58 guyûbât-ı mahfiyyât N: guyûbât u mahfiyyât S
59 beyân olur N: +bu hâlin zuhûru S
60 nûrâniyyete N: letâfet-i nûrâniyyeye S
61 içün ki N: içündür S, içün. Beyt H.
62 تو N: نور S
İ گر روی پاك مجرد ,H گر روی پاك و مجرد ,S كە روی پاك و مجرد :N گر روی پاك و تجرد 63
64 mazmûn-ı şerîfi N: kavl-i şerîfi S
65 eltâf-ı kerem N: eltâf u kerem S, H, eltâf-ı İlâhiyye İ
66 az kimseye N: az kimesneye vâkı’ H
34
Meliha YILDIRAN SARIKAYA
hayrân67 kalmışlardır. Hazret-i Mevlâ68 buyurur: ٌ
ِيم
َل
ِ ِي عْل ٍم ع
ُ ِّل ذ
ْ َق ك
َو
َ ف
Her [و
ilim sahibinin üstünde daha iyi bir bilen vardır. (Yûsuf, 12/76)] Sûfiyyûn69
bu tevkîre neden lâyıkdır diyenin لَ ُ
ْفع
َ
َّ ا ي
َم
َ ُل ع
ْ أ
ُس
ي لَا] O yapacağından mes’ûl
olmaz. (Enbiyâ, 21/23)] sikkîni ile dilin keserler.70
Bu ay u gün bu yıldızlar bu geceler bu gündüzler
Bu yaz u kış u bu güzler71 benim emrimdedir yeksân
Leyl ü nehârın yaz ve [53a
] kışın72 devri ile erzâk-ı mahlûk73 hâsıl olur.
Hazret-i Allâh mahlûkātın rızkına Hazret-i Mîkâîl’i müekkel etmişdir.74
Kezâlik yeryüzünde bir kulunu Mîkâîl’e mazhar-ı tâm etmişdir.75 Hazret-i
Azîz bu beytden76 murâdı, mukassim-i erzâkım demeye işâretdir.77
Çürümüş tenlere bir kez eger dirsem bi-iznî kum
Yalın ayak çü baş açık kamusu duralar üryân78
Ya’nî enbiyâdan mu’cize sâdır olan evliyâdan kerâmet sâdır olur;
evliyâdan kerâmet sâdır olan ehl-i istidrâcdan istidrâc sâdır olur.79 Hazret-i
Azîz buyururlar80 ki eğer izhâr-ı kerâmet murâd etsem,81 Rabbim ihsân
eder. 82ألبره شئ علی اقسم لو عبادا هلل إن] Allah’ın öyle kulları vardır ki bir şey üze-
67 ser-gerdân-ı hayrân N: gerdân u hayrân S
68 Hazret-i Mevlâ N: nitekim Hak Sübhânehû ve Teâlâ S
69 Sûfiyyûn N: İmdi âlim-i İlâhî olan kimse hakkında S, evvelki âlim-i sûfiyyûn H, +ednâ âlim-i
sûfiyyûn İ
70 keserler N: +Kāle Eşref-zâde Rûmî kuddise sirruhu S
71 Bu yaz u kış u bu güzler N: Bu yaz u kışlar ile güzler S, Bu yaz u kış ile güzler H, Bu yaz u kış
u güzler İ
72 Leyl ü nehârın yaz ve kışın N: Leyl ü nehârlara yazı kışın İ
73 mahlûk N: mahlûkāt S, İ
74 müekkel etmişdir N: ta’yîn buyurmuşdur S, mahlûkāt râzıkına Hazret-i Mîkâîl’e emretmişdir H
75 Bu cümle S’de ve H’de yoktur.
76 Hazret-i Azîz bu beytden N: Azîz’in bu ebyâtdan S, H, İ
77 işâretdir N: +Ya’nî makāmı kutbiyyeti remzdir. Kāle Eşref-zâde Rûmî S.
78 Yalın ayak çü baş açık kamusu duralar üryân N: Başı açık yalın ayak duralar cümlesi üryân S,
Yalın ayak ve baş açık kamusu duralar üryân H, Yalın ayak ve başı açık kamusu duralar üryân İ
79 Ya’nî enbiyâdan ... istidrâc sâdır olur N: Ya’nî enbiyâdan mu’cizeten sâdır olan evliyâdan
kerâmeten sâdır olur; ehl-i istidrâcdan istidrâcen sâdır olur S, Ya’nî enbiyâdan mu’cizeten
sâdır olur, evliyâdan kerâmeten sâdır olur, evliyâdan kerâmeten sâdır olan ehl-i istidrâcdan
istidrâcen sâdır olur H, Nebiyy-i enbiyâdan mu’cizât sâdır olur, evliyâdan kerâmet sâdır olur,
ehl-i istidrâcdan istidrâc sâdır olur İ
80 Hazret-i Azîz buyururlar N: Azîz buyurur S
81 murâd etsem N: murâd eylesem S, etsem İ
ان اهلل عبادا,H ان هلل عبادا لو اقسم ال برە ,S ان هلل عبادا لو اقسم اعلم علی اهلل ال برە :N ان اهلل عبادا لو اقسم علی شئ ال برە 82
İ لو قسم علی شئ ال بد
35
Bir Şerh Dört Şârih: Eşrefoğlu’nun Kasîde-i Hayrân Şiirinin Şerhleri ve Bu Şerhlerin Âidiyeti Meselesi
rine yemîn etseler Allah o şeyi yerine getirir.] mazmûnu üzre yâhud mürde
gönülleri,اهلل اال اله ال موتاكم لقنوا83 [Ölülerinize lâ ilâhe illallahı telkîn ediniz.]
mazmûn-ı şerîfi üzre84 telkîn-ı tevhîd ile ihyâ ederim demek olur.85
Benim ilm-i ledünnümde86 hezârân Hızr olur âciz
Benim her bir tecellîmde87 nice Mûsâ olur88 hayrân
Ya’nî Hazret-i Hızır-veş ilm-i ledünde kâmil ve Hazret-i Mûsâ-veş
tecellî-i Hak’da89 vâsıl kimseler benim ilmimde âciz-i hayrân.90 Tecellînin
zerre vü şemmesin görmeyen bu esrâr-ı İlâhî’den91 nice idrâk edüp fenn-i
harfi92 ne vechile anlasın. İlm-i ledünnînin fenni, bilâ harf ve lâ savt
okunur;93 anınçün bu fende meşhûrlar94 [53b
] âciz ü hayrândır.95 ما التجلی
[.açılandır kalblere nurlarından gayblerin, Tecellî[ینكشف القلوب من انوار الغیوب
dur. Ya’nî benim kalbime zuhûr iden envârın her birisi mütecellî96 oldukda,
Hazret-i Mûsâ-veş sultânlar hayrân-ı ser-gerdân97 olurlar.98
Cihân tılsımının bendi benim elimdedir şimdi
Benim bugün bu meydanda benimdir top ile çevgân
Hazret-i Allâh99 rûy-ı zemîni Hazret-i Mîkâîl mazhar-ı tâmmı olan bir
velî kulundan hâlî etmez. Tasarruf-ı kevniyyeye sebep etmişdir, bulutu
yağmura100 sebep ettiği gibi. Hazret-i Azîz kutbü’l-evtâd olduğuna işâret
buyururlar; lâ teşbîh defterdâr mesâbesindedir.101 Kāle Aleyhi’s-selâm;
İ انشو موتاكم ال اله اهلل :N لقنوا موتاكم ال اله اال اهلل 83
84 üzre N: +mürde olan gönülleri S, +mürde gönülleri H, İ
85 demek olur N:demeyi murâd ederler. Kāle Eşref S, demek ola. Beyt İ
86 ledünnümde N: ledünnümden H, İ
87 tecellîmde N: tecellîmden H, İ
88 nice Mûsâ olur N: nice bin Mûsâları S, nice Mûsâlar H, nice bin Mûsâlar İ
89 Hak’da N: Hakk’a S, H, İ
90 âciz-i hayrân N: âciz ü hayrân olmuşdur S, âciz ü hayrân H; âciz ü hayrân olmuşlar da İ
91 İlâhî’den N: İlâhîdir S, H, İ
92 fenn-i harfi N: kün harfini S, İ
93 okunur N: okur İ
94 meşhûrlar N: müctehidler İ
95 hayrândır N: +Zîrâ S
96 mütecellî N: müncelî H
97 hayrân-ı ser-gerdân N: hayrân u ser-gerdân S, H, İ
98 olurlar N: +Kāle Eşref-zâde Rûmî kuddise sırruhu S, +Beyt İ
99 Hazret-i Allâh N: Hak sübhânehû ve teâlâ S
100 bulutu yağmura N: yelleri ve yağmuru arzda olan hayvânâtın zuhûruna S
101 Hazret-i Azîz ... defterdâr mesâbesindedir N: Hazret-i Azîz bu beyitle kutbü’l-aktâb
olduğuna işâret buyurur bu mertebe lâ teşbîh defterdâr mesâbesindedir S, Hazret-i Azîz
kutbü’l-ârifîni’l-evtâd olduğuna işâret buyurur lâ teşbîh defterdâr mesâbesindedir H
36
Meliha YILDIRAN SARIKAYA
ان فی امتی رجاال یحفظ اهلل اهل الفساد بهم و ینزل الرحمة الجلهم و یمنع العذاب من قبلهم فیا
شئ اال انهم ابدال103 شوقاە102 الیهم من الناس فیفر الناس عنهم و یتعجبون الناس عندهم مجانین و ما فیهم من الجنون
[Ümmetim içerisinde öyle kimseler vardır ki Allah onlarla fesâd
ehlini korur, onlar sebebiyle rahmet indirir, onlardan ötürü azâba engel
olur. İnsanlar onlardan kaçar ve onlara şaşırırlar. İnsanlar nezdinde
onlar mecnûndurlar ancak onlarda cünûndan eser yoktur. Onlar
abdâldir.]
Benim şâhı bu meydânın benim kutbu bu devrânın
Benim cânı bu104 cânânın benimle diridir her cân105
Hazret-i Azîz106 buyururlar ki bu beytden107 zâhir olan budur ki108 asrında
kutbü’l-irşâd olmuşdur, kutbü’l-evtâd olduğu gibi.109 Kutbü’l-evtâd110
lâ teşbîh defterdâra benzer, kutbü’l-irşâd [54a
] sâhib-i mühre benzer.
Ervâh-ı sâlikîni râh-ı vuslata delâlet eder. İlm-i ledünnînin envâın tâlib-i
Hakk’a ta’lîm eder, ilm-i zâhirin envâı olduğu gibi ilm-i bâtının dahi
kezâlik. Kāle’llâhu Teâlâ fî’[l]-hadîsi’l-kudsiyyi;
ان علم الباطن هو سر من سری اجعله فی قلب عبدی وال یقف111 علیه احد غیری112
[Bâtın ilmi Benin sırrımdan bir sırdır. Onu bir kulumun kalbinde var
ederim ve Benden başkası o ilme vâkıf olmaz.]
Ey püser ilm-i bâtın bi-lâ harf ve lâ savt okunur.113 Kāle Yahyâ bin Muâz;
الولی ریحان واهلل114 ال یشمه اال الصدیقون
102 فیاشوقاە N: شوقا S
103 ابدال N: +Kāle Eşref-zâde kuddise sırruhu S, +Beyt İ
104 bu N: o S
105 Benim cânı ... her cân N: Benim her cânların cânı benimle dirilür her cân H
106 Hazret-i Azîz N: Hazret-i Pîr H
107 beytden N: ebyâtdan H, İ
108 Hazret-i Azîz ... budur ki N: Hazret-i Azîz bu beytle bunu remz-ider ki S
109 asrında ... olduğu gibi N: asırlarında kutbü’l-irşâd olmuşlardır kutbü’l-efrâd oldukları gibi
kutbü’l-evtâd dahi olmuşlardır S, asrında kutbü’l-irşâd olmuşlar kutbü’l-efrâd olduğu gibi
H, asrında kutub olmuşlar kutbü’l-efrâd olduğu gibi İ
110 Kutbü’l-evtâd N: Zîra kutbü’l-efrâd S, kutbü’l-efrâd H, İ
İ تقف :N ال یقف 111
112 غیری N: +من S
113 Ey püser ilm-i bâtın bilâ harf ve lâ savt okunur N: Ya’nî ilm-i bâtın bir sırdır ki bilâ harf ve lâ
savt kırâat olunur S, Ya’nî sırr-ı ilm-i bâtın bilâ harf ve lâ savt okunur H, أی sırr-ı ilm-i bâtın
sırrullâh, bilâ harf ve lâ savt okunur İ
H, S ریحان اهلل :N ریحان و اهلل 114
37
Bir Şerh Dört Şârih: Eşrefoğlu’nun Kasîde-i Hayrân Şiirinin Şerhleri ve Bu Şerhlerin Âidiyeti Meselesi
[Velî fesleğen gibidir, onu sıddîklerden başkası koklayamaz.]
Evliyâullâh kelâmın115 tasdîk etmek saâdetdir, tekzîb etmek şekāvetdir.116
Benim Mansûr’u dâr iden benim ağyârı yâr iden
Benim her vârı vâr eden benim her giden ve duran117
Ya’nî Mansûr’u dâr eden118 ehl-i şer’di, ben dahi ehl-i şer’im. Nefs-i
emmârem bana düşmen idi,119 ruhsat-ı şerîat ile ziyâfet-i şirb-i120 tarîkat ile
siyâset edüp nefs-i bed-siyeh-rûyu121 yâr edüp onun nusretiyle mertebe-i
kerâmete nâil olup emr-i Hak’la; var ol dediğim, var oldu; yok ol dediğim
yok oldu. Mansûr’un122 ene’l-Hak iddiâsının sırrı123 mertebe-i mukarrebîne124
işâretdir. Zîrâ demiri125 ateşe ilkā etsen zamân-ı kalîlede126 azîm harâret
kesb edüp127 ene’n-nâr diye da’vâ ider. Husûsan [54b
] da’vâsın dahi isbât
eder, ammâ hakîkatte demirdir.128 Bir şeyin iddiâsı hakîkati üzere olmaya,
ol da’vâdan fâriğ olmak evlâdır ve mey-i aşkı129 hazm etmek kemâldir.130
Değilim oddan u sudan yâ toprakdan yâhud yelden
Ben erken vâr idim erken henüz yok idi131 bu ezmân132
Ya’nî anâsır-ı erbaa ve mevâlîd-i selâse halk olmadan133 evvel, âlem-i
lâhût ve ceberût ve melekût134 var idi. Âlem-i ervâhda rûhum mahlûk iken
115 Evliyâullâh kelâmın N: Evliyâullâhın kelâmını S
116 şekāvetdir N: +Kāle Eşref-zâde Rûmî kuddise sırruhu S
117 benim her giden ve duran N: benim emrimdedir ekvân İ
118 dâr N: ber-dâr S, H
119 idi N: olduğu halde S
120 şirb-i N: şiddet-i S, H
121 bed-siyeh-rûyu N: emmâreyi S, H
122 Mansûr’un N: Hazret-i Mansûr’un S, Mansûr İ
123 iddiâsının sırrı N: iddiâsından murâdı S, iddiâsında sırrı İ
124 mukarrebîne N: kurbiyyete S, H
125 demiri N: +bir S
126 kalîlede N: kalîlde S, H, İ
127 edüp N: eder H, İ
128 demirdir N: +nâr değil S
129 mey-i aşkı N: demi H
130 Bir şeyin iddiâsı ... hazm etmek kemâldir N: +Hakîkate muvâfık olmayan da’vâdan fâriğ
olmak evlâdır, aşkın demini hazm etmek kemâldir. Kāle Eşref-zâde kuddise sırruhu S
131 yok idi N: yoğ-idi S
132 Bu beyit İ’de bulunmamakla birlikte şerhi mevcuttur.
133 olmadan N: olunmazdan S, olmadın H
134 âlem-i lâhût ve ceberût ve melekût N: âlem-i ceberût ve âlem-i melekût S, ceberût ve
melekût İ
38
Meliha YILDIRAN SARIKAYA
zemîn ve semâvât yok idi. Ya’nî rûhâniyyetim cismâniyyetime gālibdir,
nefs ve tabîat mahkûmdur.135
Zamansız bî-zamânım ben mekânsız bî-mekânım ben136
Dü âlemde hemânım ben benim her gösteren gören137
Ya’nî erbâb-ı sülûke138 âlem-i gaybdan bir nûr mütecellî139 oldukda
ُ
َه
ْه
َ ج
ِ ٌك ِ إل و
َال
ٍ ه
ْ ء
ُ ُّل َ شي
ك] O’nun zâtından başka her şey yok olucudur. (Kasas,
28/88)] sırrının hâli140 zuhûr eder. Bir âlem açılur ki ol âlemde zamân ve
mekân leyl ü nehâr i’tibâr141 olmaz,142 kişi kendi vücûdun bulmaz. Bu mertebeye
vâsıl olan iki cihânda himmeti bâlâdır.143 Bu âlemi görendir gösteren,
görmeyen ne gösterir;144
[.bilmez Tatmayan [من لم یزق لم یعرف145
Görürsün sûretâ âdem benim emrimdedir âlem
Melekler ve felekler146 hep bana mahkûmdur ins ü cân
Bendegân bendelikde sâdık olunca147 kerem-i Hakk’a lâyık olur,148 sıfât-ı149
beşeriyyet kuldan zâil olup الرسول باخالق تخلقوا150 [Resûlün ahlâkı ahlaklanınız.]
135 Ya’nî rûhâniyyetim ... mahkûmdur N: Ya’nî rûhâniyyetim cismâniyyetime gālib olmakla
ahkâm-ı tabîat bende kalmamışdır, nefis ise tabiatın mahkûmudur. Kāle Eşref-zâde
Rûmî S, Ya’nî rûhâniyyetim cismâniyyetime gālibdir, nefis tabiatın mahkûmudur H, Ya’nî
rûhâniyyetim cismâniyyetime gālibdir, ya’nî tabîatın mahkûmu değildir diye eydür. Beyt İ
136 mekânsız bî-mekânım ben N: nişânsız bî-nişânım ben S, H
137 hemânım ben benim her gösteren gören N: hümâyım ben benim her gösteren ve gören S,
imâmım ben benim devr eyleyen devrân İ
138 sülûke N: sülûk H
139 mütecellî N: tecellî İ
140 hâli N: hâleti H
141 i’tibâr N: ihtiyâr H
142 olmaz N: olunmaz S, H
143 Bu mertebeye ... bâlâdır N: Bu mertebeye vâsıl olanın himmeti iki cihânda dahî bâlâdır S, Bu
mertebeye vâsıl olan iki cihânda himmet bula der H
144 Bu âlemi … ne gösterir N: Bu âlemde gören nedir ve gösteren görünen ne gösterir ve ne
görür, bu mertebeye vâsıl olmayan bunu bilmez; zîrâ S, Bu âlemde görendir göster[en]
görünen gösterir H
145 یعرف لم یزق لم من N: + -dir. Kāle Eşref-zâde Rûmî S
146 Melekler ve felekler N: Feleklerle melekler İ
147 Bendegân bendelikde sâdık olunca N: Hak Sübhânehû ve Teâlâ’nın bendeleri bendelikde
sâdık olmakla S
148 olur N: +olurlar, ya’nî S
149 sıfât-ı N: sıfat-ı S, İ
150 الرسول N: اهلل S, H
39
Bir Şerh Dört Şârih: Eşrefoğlu’nun Kasîde-i Hayrân Şiirinin Şerhleri ve Bu Şerhlerin Âidiyeti Meselesi
sırrına mazhar olur.151 [55a
ِ َيفًة [
خل
ِض َ
ْ
ِي الأْ َ ر
َ ِاعٌل ف
ِي ج
ّ
إن] ِBen yeryüzünde bir halife yaratacağım.
(Bakara, 2/30)] devletine nâil olur.ابیه سر الولد152 [Çocuk babasının sırrıdır.]
mısdâkınca ibn-i Âdem olur. Hazret-i Allâh153 hadîs-i kudsîsinde buyurur:
ّ بالنوافل حتی احبه فاذا احببته كنت له سمعا و بصرا و لسانا و یدا و
رجال و بی یسمع و بی یبصر و بی ینطق و بی یبطش و بی یمشی154 ال یزال العبد یتقرب إلي
[Kulum bana nevâfille yaklaşmaya devam eder tâ ki ben onu severim.
Onu sevdiğim zaman işiten kulağı, gören gözü, söyleyen dili, tutan eli ve
yürüyen ayağı olurum. Benimle işitir, benimle görür, benimle söyler, benimle
tutar ve benimle yürür.]
Ya’nî muhabbet rızâdan ibâretdir. Hazret-i Mevlâ râzı olduğu kulu yü-
zünden155 izhâr-ı kudret eder,156 mazhar-ı kudret olanlara ins ü cin, melek
ü felek mahkûm olsalar baîd olmaz.157
Sanurlar158 Eşrefoğlu’yam ne Rûmî’yem ne İznîkî
Benim ol dâimü’l-bâkî göründüm sûretâ insân
Ya’nî neş’e-i insân iki kısımdır;159 biri cisim ve biri rûhdur. Cisim
unsûrîdir,160 fenâ bulur, hâk olur; ammâ rûhun neş’esi bekā üzeredir, fenâ
bulmaz. Anınçün161 sûret-i insânda göründüm, eger sûret-i hayvânda gö-
rüneydim; 162ترابا كنت emriyle muhâtab olurdum.
Eyyühe’l-ihvân ve’l-yârân, hadîs-i kudsîde buyurur Hazret-i Rahmân;163
سرە انا و سری االنسان] İnsan Benim sırrımdır ve Ben onun sırrıyım.] kavli
üzere kul ile Mevlâ beyninde bir sır var;164 ammâ biz ol sırra mahrem ol-
151 olur N: + olurlar S
152 olur N: olurlar S
153 Allâh N: Hak Teâlâ S
ال یزال العبد یتقرب الی بالنوافل حتی احبه فاذا احببته كنت له سمعا و بصرا و لسانا و یدا و رجال و بی یسمع و بی یبصر 154
ما زال عبدی تقرب الی بالنوافل حتی احبه فاذا احببته فكنت سمعه الذی یسمع بی:N و بی ینطق و بی یبطش و بی یمشی
İ, H, S و بصرە الذی یبصرینی و یدە الذی یبطش بی و برجله الذی یمشی بها
155 yüzünde N: yüzünde H
156 izhâr-ı kudret eder N: kudretini izhâr eder S
157 olmaz N: +Kāle Eşref-zâde Rûmî kuddise sırruhu S
158 Sanurlar N: Sanursın H, Sanursız İ
159 iki kısımdır N: iki kısma münkasimdir S
160 Cisim unsûrîdir N: Cism-i unsûrî S, cisim unsurdur H
161 Anınçün N: +Bu sebebden Hazret-i Azîz kuddise sırruhu buyurur ki S
İ كونو ترابا ,H, S كونوا بردا :N كنت ترابا 162
163 Hazret-i Rahmân N: Hak Sübhânehû ve Teâlâ hadîs-i kudsîsinde buyurur ki S
164 kul ile Mevlâ beyninde bir sır var N: Hak Sübhânehû ve Teâlâ ile insân-ı kâmil beyninde bir
sır vardır ki S, kulu ile Mevlâ beyninde bir sır var H, İ
40
Meliha YILDIRAN SARIKAYA
ْ ِو ٍيم 165.madık
َق
َ ِن ت
ْ س
َح
ِي أ
َ َ ان ف
ْس
إْن
َ ِ ا ال
ْ ن
خَلق
َ ْد َ
لق] َMuhakkak ki, Biz insanı en güzel
bir biçimde yarattık. (Tîn, 95/4)] saâdetine vâsıl olduk,166 ammâ ُ
َاه
ن
ْ
َد
َد
َّ ر
ُم
ث
َ
ِين
ِل
َ اف
ْ َفَل س
َس
أ] Sonra onu, aşağıların aşağısına indirdik. (Tîn, 95/5)] berzahından
halâs bulmadık.167 اتَ ِ
ِح
َّ ال
ِمُلوا الص
َ
َ ع
ُوا و
ن
َ
َ آم
اَّ َّ ال ِذين
إل] ِAncak, iman edip salih
ameller işleyenler başka. (Tîn, 95/6)] pendi168 ile [55b
] mütenebbih olmadık.
ْ
ّ ُ ِكم
ب
َ
ْ ُت بِر
ََلس
أ] Ben sizin Rabbiniz değil miyim? (A’râf, 7/172)] âleminde
olan ahde vefâ edemedik. Kesâfet-i unsûriyye ve kelimât-ı nefsâniyye ile
şeb-i hayretde kaldık. َ
َم
ِي آد
ن
َ
َا ب
ن
ْ
م
َّ
َر
َ ْد ك
َ َلق
و] Andolsun, biz insanoğlunu şerefli
kıldık. (İsrâ, 17/70)] ikrâmında kusûr etdik. 169 ةًيفِ َ
خل
ِض َ
ْ
ِي الأْ َ ر
َ ِاعٌل ف
ِي ج
ّ
ِإن
[Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım. (Bakara, 2/30)] devleti talebinde170
tekâsül eyledik.171 Ammâ Allâh celle celâluhû ve Resûlullâh aleyhi’s-selâm
hazerâtını ziyâdesiyle172 severiz. احب[ من ]مع المرء] Kişi sevdiğiyle beraberdir.]
ile saâdet-i sermedî ve izzet-i ebedî umarız. Yâ Rab cümlemizi lâyık
eyle. Âmîn. Sene 1225 Fî 27 Ş[a’bân]173
Kaynakça
Akkuş, Mehmet, Abdullah Salâhaddîn-i Uşşâkî (Salâhî)’nin Hayatı ve Eserleri, Ankara: Milli
Eğitim Bakanlığı, 1998.
Baz, İbrahim, Abdülehad Nûrî-i Sivâsî, İstanbul: İnsan Yay., 2007.
Birdoğan, Nejat, “Hasandede Kasabası ve Hasan Dede”, Alevi Kaynakları, I, İstanbul: Kaynak
Yay., 1996.
Bursalı Mehmed Tahir, Osmanlı Müellifleri, I, İstanbul: Matbaa-i Âmire, 1333.
Ceylan, Ömür, Tasavvufî Şiir Şerhleri, İstanbul: Kitabevi Yay., 2000.
Çakır, Adalet, Mehmet Rif ’at Efendi’nin “Nefhatü’r-Riyâzi’l-Âliye” Adlı Eseri Işığında
165 olmadık N: olmak H
166 vâsıl olduk N: nâil olmadık S
167 تقویم احسن فی االنسان خلقنا لقد saâdetine … bulmadık N: +ve dahî S, االنسان خلقنا لقد sırrı ve dahî
تقویم احسن saâdetine vâsıl olduk, ammâ سافلین اسفل رددناە ثم berzahından halâs bulmadık H
168 pendi N: bendi S, İ
169 خلیفة N: -H
170 devleti talebinde N: devletini talebde İ
171 eyledik N: etdik S, H
172 Ammâ Allâh … ziyâdesiyle N: Ancak Allâh’ı ve Resûlü’nü S, Ammâ Allâh’ı ve Resûlü’nü H, İ
173 احب مع المرء ile … Sene 1225 N: الیه احب من مع المرء saâdet-i sermedî ve izzet-i ebediyyeye Bârî
cümlemizi lâyık eyleye. Âmîn sümme âmîn. Temmet. Sene 1309 S, احب من مع المرء ile saâdet-i
sermedî ve izzet-i ebedîye cümlemizi lâyık eyleye. Âmîn yâ Rabbe’l-âlemîn. Evhadüddîn
Tekyesi şeyhi Hüseyin Efendi hazretinin şerhidir H, احب من مع المرء ile saâdet-i sermedî ve
izzet-i ebedîne Yâ Rab cümlemizi lâyık eyle. Âmîn Yâ Rabbe’l-âlemîn ve yâ Hayre’n-nâsirîn.
Bu kasîde[y]i Havs[a]’da Tarîk-ı Sa’diyye meşâyihlerinden eş-şeyh İbrâhim Efendi merhûm
şerh buyurmuşlardır. Tahrîr fî 5 C[emâziyelevvel] sene 1237. Sevvedehû el-fakr attâr esseyyid
dervîş Hamza be-tarîk-ı Nakşbendî gaferallâhu lehu İ
41
Bir Şerh Dört Şârih: Eşrefoğlu’nun Kasîde-i Hayrân Şiirinin Şerhleri ve Bu Şerhlerin Âidiyeti Meselesi
Anadolu’da Kadirîlik (Yayımlanmamış Doktora Tezi), Marmara Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, 2007.
Çaldak, Süleyman, “Taşköprülüzâde’nin Mevzû’âtu’l-Ulûm’undaki İlimler Tasnîfi Üzerine”,
Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, XV, sayı: 2, Elazığ 2005, s. 115-146.
Çaylıoğlu, Abdullah, Niyâzî-i Mısrî Şerhleri, İstanbul: İnsan Yay., 1999.
Duru, Rafiye, Modern Metin Çözümleme Teknikleri Bakımından Şerh Geleneği ve İsmail Hakkı
Bursevî (Yayımlanmamış Doktora Tezi), Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
2007.
Erdoğan, Kenan, Niyâzî-i Mısrî Dîvânı, Ankara: Akçağ Yay., 1998.
Erdoğan, Mustafa, “Niyâzî-i Mısrî Şerhleri”, Dergâh, sayı: 71, 1996, s. 15-17.
Gölpınarlı, Abdülbâki, “Niyâzî-i Mısrî”, Şarkiyat Mecmuası, VII, İstanbul 1972, s. 183-226.
Gölpınarlı, Abdülbâki, Alevî Bektâşî Nefesleri, İstanbul: Remzi Kitabevi, 1992.
Güneş, Mustafa, Eşrefoğlu Rûmî Dîvânı (İnceleme-Karşılaştırmalı Metin), Ankara 2000.
İpekten, Haluk, “Gazel Şerhi Örnekleri II”, Türk Dili, sayı: 415-417, Ankara 1986, s. 260-
290.
Kara, İsmail, İlim Bilmez Tarih Hatırlamaz, İstanbul: Dergâh Yay., 2011.
Keleş, Hafize, Selâhaddin-i Uşşâkî ve Türkçe Tasavvufî Şiir Şerhleri (Yayımlanmamış Yüksek
Lisans Tezi), Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2008.
Kemikli, Bilal, “Kuşdiliyle Konuşmak-Sûfî Şairi Anlamak”, Dergâh, XXXI/244, Haziran
2010, s. 14-17.
Köstendilli Süleyman Şeyhi, 1001 Sûfî Bahrü’l-Velâye, haz. Sezai Küçük-Semih Ceyhan, İstanbul:
Mavi Yayıncılık, 2007.
Kurnaz, Cemal, Mustafa Tatcı, Türk Edebiyatında Şathiyye, Ankara: Akçağ Yay., 2001.
Mehmed Şemseddin, Bursa Dergâhları, haz. Mustafa Kara-Kadir Atlansoy, Bursa: Uludağ
Yay., 1997.
Mermer, Ahmet, “Eşrefoğlu ve Bir Şathiyyesinin Şerhi”, Millî Folklor, VII/53, Bahar 2002,
s. 106-113.
Osmanzâde Hüseyin Vassâf, Sefîne-i Evliyâ, haz. Mehmet Akkuş-Ali Yılmaz, I-V, İstanbul:
Kitabevi Yay., 2006.
Özmen, İsmail, Alevî-Bektaşî Şiirleri Antolojisi, I-V, Ankara: Kültür Bakanlığı, 1998.
Sâdık Vicdânî, Tarikatler ve Silsileleri (Tomâr-ı Turûk-ı Aliye), haz. İrfan Gündüz, İstanbul:
Enderun Kitabevi, 1995.
Sâlim Efendi, Tezkiretü’ş-Şuarâ, haz. Adnan İnce, Ankara: Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek
Kurumu Atatürk Kültür Merkezi, 2005.
Saraç, M. A. Yekta, “Divan Tahlillerine Dair”, İlmî Araştırmalar, sayı: 8, 1999.
____, “Şerhler”, Türk Edebiyatı Tarihi (ed. Talât Sait Halman vd.), Ankara: Kültür ve Turizm
Bakanlığı, 2007.
Seyyid Seyfullah, Divan-ı Seyyid Seyfullah; Mi’râcü’l-Mü’min, Dersaâdet: Matbaa-i Ahmed
Kâmil, 1329.
Şah İsmail Hatâî Külliyatı, haz. Babek Cavanşir-Ekber N. Necef, İstanbul: Kaknüs Yayınları,
2006.
42
Meliha YILDIRAN SARIKAYA
Şemseddin Sâmî, “Havsa”, Kamûsü’l-A’lâm, İstanbul: Mihran Matbaası, 1308, III, 1998.
Şengel, Ali Rıza, Türk Mûsıkîsi Klâsikleri İlâhîler, haz. Yusuf Ömürlü, III, İstanbul: Kubbealtı
Neşriyat, 1981.
Şeyhî Mehmed Efendi, Şakaik-ı Nu’maniye ve Zeyilleri, haz. Abdülkadir Özcan, IV, İstanbul:
Çağrı Yay., 1989.
Şimşek, Selami, Edirne’de Tasavvuf Kültürü, İstanbul: Buhara Yay., 2008.
Tezkire-i Safâyî, haz. Pervin Çapan, Ankara: Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu
Atatürk Kültür Merkezi, 2005.
Tuman, Mehmet Nâil, Tuhfe-i Nâilî, haz. Cemâl Kurnaz-Mustafa Tatcı, I-II, Ankara: Bizim
Büro Yay., 2001.
Uludağ, Süleyman, “Şathiye”, DİA, XXXVIII, İstanbul 2010.
Uzun, Mustafa, “İlâhî”, DİA, XXII, İstanbul 2000.
Yılmaz, Ozan, “Klâsik Şerh Edebiyatı Literatürü”, TALİD, V/9, 2007, s. 271-304.
Yücer, Hür Mahmut, Şeyh Sa’deddîn Cebavî ve Sa’dîlik, İstanbul: İnsan Yay., 2010.
Zâkir Şükrî Efendi, Die Istanbuler Derwisch Konvente und Ihre Scheiche (Mecmu’a
İsmail EMRE'NİN DOĞUŞLARI Kitap: 2 SAYI: 731 - 740 Ne tatlıdır bu âhımız, Bâhşeyledi Allahımız; Bizde mekânını kurdu, T...

-
Develioğlu ve Abdülaziz ŞENOL (Kenzî) Abdülaziz Şenol, Tarsus'ta 15 Ağustos 1895 tarihinde dünyayı geldi. Babası Kâmil Efendi Tarsus...
-
Hafız Halil Develioğlu Risalesi ( devam ) 14./.. Söyledim isyanım aşikar ettim, Nefsime uyupta çok ziyan ettim, Belayı berza...
-
Atatürk rüyasında Peygamber efendimizi görmüş Rahmetli Gazi''yi bize nasıl tanıttılar, nasıl Bugün, artık son nefesini "Saat k...
-
Hz.İsmail Emre’nin Tasavvufî Sohbetleri 18 Mayıs 1953 Sayı 73 Sual – Allah’ın, kullarını imtihan ettiğinden bahsederler. ...
-
Hafız Halil Develioğlu Risalesi Evveli Allah, Ahmedi Muhtar, Darına nuru, oldu numayan, Halkoldu muhabbet,biz ettik iman, Lisanı kalp ile...
-
Hafız Halil Develioğlu Risalesi ( devam ) 10./.. Bir koldan asker, harbe tutuştu, Melunlar içine, galgala düştü, Kuru toprak...
-
Hafız Halil Develioğlu Risalesi ( devam ) 12./.. Nasihat eyledim, dinle nefsime, Cihan içre, neler getirmekte başıma, Rahı H...
-
Hafız Halil Develioğlu Risalesi ( devam ) 9./.. Yol yol, düşmanlarımız kaçtı, İçlerine azim, korkular düştü, Topalları belki, ...
-
İsmail EMRE'NİN DOĞUŞLARI Kitap: 2 SAYI: 541 - 550 Unuttum dünyâyı, aşka uyunca, Hazmettim hülyâyı, takıldı kanca; Her yer...
-
Hafız Halil Develioğlu Risalesi ( devam ) 8./.. Bunların ebeda, yoktur imanı, Arttı melunların, küfrü tuyanı, Başlarına gel...