27 Ağustos 2017 Pazar

Hz.İsmail EMRE'NİN DOĞUŞLARI
Kitap: 2           SAYI:   161 - 170

Yakayı alamaz, aşka tutulan,
Vücûdunda zerre, bulunamaz kan;
Bu nasıl ceryandır, yoktur kurtuluş,
Böyle ihsân eder, âşıka Rahman.

Her olan fânîdir, ebedî: bu hâl;
Anlamıyan eder, bu hâli ihmâl;
Mal sahibi birdir, müşterisi çok,
Gerisi, uzaktan, oluyor dellâl.

Kimisi gözlüyor, "semâda mîraç",
Kimisi istiyor, bu başına taç;
Verip almak ister, kendi vârını:
"Bâzâr-ı âlem"de, can, ola harac,

Cümlesi sağırdır, Sâhibi duyar,
Öyle karâr etmiş, ne eyleyim Yâr...
İstîlâ eylemiş, altı köşeyi,
(Emre) seyreyledi, kalmadı ağyar.

Zapteden : Fuzûle Emre
Saat:6.30 




21.8.1953



Çok sızlıyor yârelerim,
Durmaz dilim, durmaz dilim.
Hiçbir cerrah çâre bulmaz
Neyleyim yetişmez elim.

Böyle imiş mukadderat...
Hiç başımdan gitmez afat,
İçerden durmaz acıyor, (1)
Her dâim ettirir feryat.

Çâre olmaz, etsem duâ,
Acımaz yer ile semâ;
Günah kanım sel olmuştur,
Göremeyen olmuş âmâ

Bu hâl böylece verilmiş,
Gelmiş, gönlüme derilmiş;
Kirpiklerin durmaz batar,
Yüreğime, sanki bir şiş.

Görmek için gönlüm, uyan!
Dost esrârı olsun ayân;
Sabret (Emre)! ebedîdir,
Hiç tükenmez, durma,dayan,

Zapteden: Selim Akgül ve Neş'e Emre
Saat:4.50 


(1) İçinden merhamet ediyor

Not: Bu doğuş, otomobilde, Misis yolunda doğmuştur. 

22.8.1953



Yine aşıyoruz, nice yokuşu,
Gidip, geçiyoruz, kanatlı kuşu;
"Varlığ"ı bilince, bu deli gönül,
Bildi, idrâk etti, doluyu, boşu,

Her varlık onundur, gerisi boştur,
Bilip silkelenmek, oldu kula zor;
Nereye gitmiştir, benim! diyenler?
Haber veremiyor, hiç ehli kubûr.

Nice emelleri, etmiştir siper...
Haşrolduğu hâller, gitmiş beraber;
(Yer) denen toprağa, bir nazar etsek;
Nice ayıpları, kendiyle örter.

Yüzbin çeşit mâden, veriyor kula,
Kimi zehir, kimi, penzehir ola;
Ayaklar altında, yine duruyor;
Bundan dahi şefkat, acep ne ola?

İnsanlara eder, türlü devâyı,
Hem de dahi tekrar, birçok şifâyı
Gözleri görmiyen, boşuboşuna,
Semâya bakıp da, eder duâyı.

Her yanı sarmışken, ilim, mehâret,
Seyreyleyip almaz, ahmaklar ibret;
Kendisinde "Gizli Hazîne" iken,
Sağa, sola eder, bilmeden minnet.

Dağlar ile taşlar, doluyken mâden,
İstifâde etmez, gezdirir beden;
Vatan köşeleri, hazîne dolu,
Acep görülmüyor, Yârabbî, neden?

Veren, hem "Ganî"dir, hem dahi "Sahî"
Her ne kadar verse, tükenmez, "Bâkî";
Cehil geriye kor, ilim ileri;
Çalışmayıp yatan, etmez terakkî.

İleri bakmıyan, her dâim muhtaç,
Bâzı karnı doyar, bâzı kalır aç;
İlimler güneşi, bize de doğsa,
Düşman ile dosta kalmaz ihtiyaç.

(Emre)! sen sabreyle, yakın, zamânı,
Yaklaşıp geliyor, hiç sıkma canı;
Her şeye "Kaadir"dir, hem dahi "Muhît";
Sen de ondan dile, böyle erkânı.

Eğer kim sevmese, yurdu vatanı,
Kalbine koymuştur, vahşi hayvanı;
Siper etmek (1) için, dökmüş akıtmış,
Sayısı bellisiz şehitler, kanı:

Altı köşesine, sanki akan su...
Can fedâ eyleyip, kurmuşlar pusu;
İçinde duranda, eğer olmasa,
- Kara taşa benzer - millet kaygusu.

Zapteden : Selim Akgül
Saat:8.50 


(1) Siper etmek = muhâfaza etmek, korumak.

Not: İskenderun - Antakya arasında otomobilde doğmuştur. 

22.8.1953



......................................................
Satınaldı Dilberi. (1)

Âhuzâr etti çok sene,
Nice gündür döne döne...
Seni canında bulmuşken,
Vâdetti, oldu pervâne.

Karıştırdı sana canı,
Yüzünde okur Kur'anı;
Kimi der: dinsiz! imansız!
Fedâdır; budur erkânı. (2)

Canı, teni etti adak,
Dönüp dedin: Yüzüme bak!
Gördü, gitti ihtiyârı,
Ağzı, dili der: Enelhak!

Gönlü ordan alıyor tad,
Alamazsa, eder feryad;
Bu (Emre) eğer ayıksa,
Dâim senden bekler imdat.

Zapteden : Selim Akgül
Saat:9

İskenderun - Antakya yolunda otomobilde doğmuştur. 


(1) Birinci dörtlüğün ilk üç mısraı zaptedilememiştir.
(2) Canını fedâ etmiştir. Bu yolun tek çaresi budur; usûlü budur. 

22.8.1953



Karanfilin beyazı,
Kokuyor bâzı bâzı;
Su ile gün görmezse,
Bükülüp eder nazı.

Yere eğilir boynu,
Çıkarır çok oyunu;
Dört unsurdan yaratmış,
Kokutur, Cânân onu.

Yaprakları var, yeşil,
Her boya ayrı değil;
(Emre) onu öğmeğe,
Yana yana döker dil,

Yanında açılmış gül;
Ona da diyor bükül!
Bakıp da açılınca...
Gülüp ağlıyor bülbül.

Çıkarır tatlı lisan,
Dinliyen alır ihsan;
Eğer fedâ, âşıksa,
Anca kokular insan. (1)

Çünkü o çekti emek,
Çekerek dedi: Çiçek;
(Emre) Hizmet edince,
Nasîbi oldu görmek.

Zapteden : Selim Akgül
Saat:9.50 


(1) İnsan, o kokuyu, ancak O'na âşık ve fedâ olursa koklıyabilir.

Not: Bu doğuş, otomobilde, Antakya yakınlarında doğmuştur. 

22.8.1953



Benimdir her irâde,
Benimdir gören dîde;
Kuş, semâya uçamaz
Ben etmezsem müsâde.

Benim! uçan kanadı,
Benim! ağzının tadı;
İçi benim! dışı kul,
(İsmail Emre) adı.

Büründüm ete, tene,
Bende yok gün, hem sene;
(Emre) secde ediyor,
Önünde döne döne.

Zapteden : Ekrem Özhatay
Saat: 19.45

Not: Bu doğuş, otomobille Sarıseki'den geçerken doğmuştur. 




23.8.1953



Döner yüreğim, döner,
Onu durdurmak hüner;
Kalbimi ateşledi,
Kâh cızılar, kâh söner.

Acıdan alır hitap,
Duyunca, kalmaz azap;
Akıllar gömleğidir,
Ağızda dönen: sevap,

Açarsa, Rahmân açar,
Cihâna koku saçar;
Eğer âşikâr olsa,
Dünyanın tadı kaçar.

Şehirler vîrân olur,
Her yeri zindan olur;
İnsan gözü görürse,
Mutlakaa hayrân olur.

Misâl: Mecnun'la Leylâ;
Dahî: yer ile bâlâ;
Bu (Emre) seyredeli,
Durmaz yanıyor hâlâ.

Gözü boyandı kana,
Yönü dönmez cihâna;
"Bir" canını verince,
Sâhib oldu "Bin" cana.

Zapteden : Ekrem Özhatay
Saat: 21.40 




23.8.1953



....................................
Gönlünü ferah et, yolun görünsün;
Siper etmek istenğ irfâniyeti,
Diline sâhib ol, Dostun görünsün.

Kollarını açmış, dâim, görene,
Dünya ışık olsa, görmez, köre ne...
Hazîne kapısı, her dâim açık,
(Toprağa) yüzünü, bilip, sürene.

Zapteden: Ekrem Özhatay
Saat:22

Not: Bu doğuş da İskenderun yolunda, otomobilde ve gece doğduğu için iyi zaptedilememiştir. 




23.8.1953



Hâlimden soran olmaz,
Yolumda duran olmaz;
.....................................
.....................................

İznini ve.....ol Hak
Çalıştım, ettim hak; (?)
.....................................
Kimseler olmaz ortak.

Bilmiyen, der, acâyip!
Şükürler, oldu nasip.
.....................................
.....................................

Şükür, benim! dediler,
Ölür isem beraber;
Yüreğimin içinde
Kimseler olmaz heder:

Dosttan olunca sar....
Teslim olunca kapısı (?)
....................................
....................................

Zapteden : Ekrem Özhatay
Saat:22.30

Not: Bu doğuş da İskenderun yolunda, gece ve otomobilde doğmuştur. (?) işaretli mısrâlarda vezin bakımından zapt fazlalığı veya noksanlığı vardır. 




23.8.1953



Âşikâr eylesek, esrârımızı,
Târif dahi etsek, biz (Yâr)ımızı...
Dünyâ malı olsa, vermeyiz aslâ
Kalblerdeki olan, o vârımızı.

Hiç mîsâl olamaz, devreden Küre:
Sanki bir harmanda, küçücük zerre;
(Cennet-i İrfan)dır, târîf edilen;
Tecellî etse de, doğsa bir kerre...

Seyir eder âlem, olmazsa perde,
Birdenbire açsa, dayanmaz dîde;
Tahammül eylemez, insanın kalbi,
Meğer ki tutula, bizdeki derde.

Evvel: ummamalı, bu candan vefâ,
Cerrahını bulup, almalı şifâ;
O şavkı vurunca, âşikâr olur,
Işığı yayılır, bu Kaftan Kâf'a.

Görüp âşık olan, olur mu iflâh?
Gecesi, gündüzü, dâim geçer âh;
Dış tarafı gama bürünmüş gibi,
Gönül ile gözü, her dâim ferah.

Gözüne görünmez, görünen ülke,
Sâhibi görünse, bilinir gölge;
Gerisi bir yoldur, durmaz devreder,
Bilenler yürüyor, kan döke döke.

(Emre) verdi, aldı, eylemez minnet,
Şifâsını aldı, kalmadı illet;
Dilberini buldu, elele durur,
Bir dahî aldatmaz, görünen ziynet.

Zapteden: Selim Akgül
Saat: 7.30 




31.8.1953

İsmail EMRE'NİN DOĞUŞLARI Kitap: 2           SAYI:  731 - 740 Ne tatlıdır bu âhımız, Bâhşeyledi Allahımız; Bizde mekânını kurdu, T...