5 Şubat 2018 Pazartesi

İsmail EMRE'NİN DOĞUŞLARI
Kitap: 2           SAYI:  731 - 740

Ne tatlıdır bu âhımız,
Bâhşeyledi Allahımız;
Bizde mekânını kurdu,
Tükenince iştahımız.

Gözden içtik, olduk sarhoş,
Nefs elindendir kurtuluş;
Asümâna pervâz- ettik,
Sanki kanatlanmış bir kuş.

İbret alsın o Cebrâil,
Mevlâ, bizden ayrı değil;
Her gözlerden bakan biziz,
Nasıl görsün bizi alîl...

Berâberdir gören ile,
Bu makaama eren ile;
Gümüşten eşiğimiz var,
Yüzü ona süren ile.

Îsâ, gözümüzün ağı,
Muhîtiz biz dört bucağı;
Yüzümüzü görenlerin,
(Emre)! deprenmez dudağı.

Zapteden: Avni Yöntem, Şevket Kutkan.
Saat:8.55

Not: Gemlik-Orhangazi arasında, Otomobilde doğmuştur. 




23.3.1959





Uyan gönül! attı şafak,
Gözlerini aç da sen bak;
Nere gitti, evvel gelen?
İçi Hakka, dışı toprak.

Sen onlardan, var, ibret, al,
Bu dünyâya olma meyyâl;
İyi seyreyle Dilbere,
Onlar gibi, olunğ hayâl.

İçlerinde vardır hayat,
Sen dışına verme kıymat;
Bil de seyreyle özüne,
Elinden geçmeden fırsat.

Nereye gitti Develi?
Gıdâ verdi bize dili;
Gönlün muhâfaza etsin,
Demesinler bize: deli.

Gördüğünden sen al ibret,
Odur evvel gelen devlet;
Bu âlemi sever isen,
O gıdâya eder hasret.

Yürü dâim sen o ize,
Kucak açmış durur bize;
(Emre)! yumma sen gözünü,
Görünüyor açık göze.

Zapteden: Şevket Kutkan.
Tarsus, Saat: 5.15 




5.4.1959





Bu dünyâya gelen gider,
Gaafil olup gülen gider,
Hakîkatı bilen gider,
Yine bâkî kalır Allah.

Çeşit çeşit giyen gider,
İştah ile yiyen gider,
Hakka boyun eğen gider,
Yine bâkî kalır Allah.

Mânâ bilen ârif gider,
Güzel gider, zarîf gider,
Sora sora târif gider,
Yine bâkî kalır Allah.

Fakîr gider, zengin gider,
Bâlâ gider, engin gider,
Âşık gider, bilgin gider,
Yine bâkî kalır Allah.

Gökte uçan her kuş gider,
İniş gider, yokuş gider,
Meftûn-olup sarhoş gider,
Yine bâkî kalır Allah.

Yerde gezen hayvan gider,
Rumûz-ile insan gider,
Mânâ bilen irfan gider,
Yine bâkî kalır Allah.

Âdem gelen, âdem gider,
Hiç durmadan her dem gider,
Safâ gider, sitem gider,
Yine bâkî kalır Allah.

Ayak gider, her baş gider,
Göz üstünde bu kaş gider,
Çabuk gider, yavaş gider,
Yine bâkî kalır Allah.

Vakıt gider, zaman gider,
Hiç durmadan her ân gider,
Bu (Emre)den güman gider,
Yine bâkî kalır Allah.

Zapteden: Fikri Emre
Saat: 20.00 




8.4.1959





Arefe olmadan, olur mu bayram?
Cezbenin ardından, geliyor ilham;
Her insan bilirse, bozulur nizam;
Bir kâmil mürşide, varmadan, olmaz.

Bütün ibâdetin, vardır hudûdu,
Tefekkür etmeyen, bilmez Mâbûdu,
Aşka bürünmeyen, almaz maksûdu;
Fenâfillah olan, alıyor muraz.

Cezbesiz, olur mu, Dosta kavuşmak?
Meyva yetişir mi, olmadan yaprak?
Her vârı yetiren, bir kara toprak;
Ona yüz sürmeden, olur mu namaz?

Dâvet edeceksen, gönlü temizle,
Kokulara bürün, benzesin güle,
(Her Yana Sığmayan), gelir gönüle;
İşte derler: (Tavâf), olmuştur (Hicaz).

Uyanırsan, sensin Arafat Dağı,
Gönlüyün içidir cennetin bağı;
Uyan, dâvet eyle, sen dört bucağı,
Bütün âlem eder, sana hep niyaz.

Kulağını aç da, dinle haberi,
Ümmete gönderdi, her peygamberi;
Arayanlar, bulur, sende, Dilberi,
Hurufsuz yazılmış bil de böyle yaz.

Bilirsen, kalmadı, zerre günâhın,
Zevka tebdîl-oldu, ettiğin âhın;
(Emre)! dâvet eden, senin Allahın;
Dilinden ediyor, duyarsan, îkaz.

Zapteden: Fikri Emre
Bayramın birinci günü Saat:8.00 




9.4.1959





Yanarım, gözüm ağlar,
Dururum, özüm ağlar;
Durmaz, çekerim hasret,
Gülmeyen yüzüm ağlar.

Yanar yüreğim, ağlar,
Gökte meleğim ağlar;
Bu gönlümde yetişen
Gülüm, çiçeğim ağlar.

Akar, gözyaşım, ağlar,
Bütün yoldaşım ağlar;
Beynimi siper eden
Kaşımla başım ağlar.

Elim, ayağım ağlar,
Bilen dimâğım ağlar;
Sorana, târîf-eden
Gözdeki ağım ağlar.

Semâda bulut ağlar,
Taptığım Mâbud-ağlar;
Süleyman parmağında,
Hükmeden yâkut ağlar.

Kış ile bahar ağlar,
Aşk gelir, yakar, ağlar;
(Emre)nin iki gözü,
Yüzüne bakar, ağlar.

Zapteden: Rûşen Mirici
Saat:12.30 




23.4.1959






Seni severek, gönlüm,
Aklımdan çıktı ölüm;
Toprağım; üstümde bit!
Yeter ki açıl, gülüm!

Sen tek ki, ol domurcak,
Yönünü dön, bana bak;
Siper eylemek için,
Olayım yeşil yaprak.

Seyrân-et bu cihâna,
Görsünler kana kana;
Mevlânın âşıkları,
Kurbân-olmuşlar sana.

Sensin onlara kıble,
Medhin gelmiyor dile;
Mânen secde ederler,
Cümlesi güle güle.

Cânânım! sen Dilbersin,
İçten gelen habersin;
Şükür, ettin hidâyet,
Sen diri peygambersin.

Sensin sâdıka imam,
Hâl, sende oldu tamam;
Âşikâr-etse (Emre),
Bozulur cümle nizam.

Etmek istiyor siper,
Söyletme ona, yeter;
Aklından, zekâsından,
Yakıp, koymadın eser.

Kimisi diyor: deli,
Kimisi diyor: velî;
Çokları diyor: dinsiz;
Bu hâl, böyle, ezelî.

Senden olmuştur karâr,
Râzıdır, etmez inkâr;
Dilinden söyler iken,
Öldürürsen, yok zarar.

(Emre) eder iftihar,
Her dâim sana bakar;
Seveliden Zâtını,
Candan, cihandan bıkar.

Zapteden: Fikri Emre
Saat:14.00 




27.4.1959





Durmadan artıyor, dünyânın tadı,
Dâim veriliyor; insan murâdı;
İlim, kaldırıyor cehâleti hep,
Yok edip yakıyor, hem de fesâdı.

Her yanı sarıyor, şükür, muhabbet,
İlimler, oluyor, herkese ibret;
Terakki fidanı, açıyor çiçek,
Dimâğa doluyor, (hâl) ile lezzet.

Böyle emreylemiş, bizi Yaratan,
Sevgiler doğunca, kalmıyor nâdan;
Karanlık zulmünü yakıp yoğ edip,
Ne nurlar saçıyor, dünyâya irfan...

Ezelden edilmiş, böyle mukadder,
Her ne ediyorsa, o Hallâk eder;
(Muhabbet İlmi)ni ilân etmeğe,
Dünyâya gelmiştir, nice peygamber...

(Emre) uyanınca, her dâim görür,
Nefsi mahkûm-oldu, kendi oldu hür;
(İbâdet Hâli)ni, eyledi ikmâl,
Tecellî eyledi, sonra (Tefekkür).

Teype alınmıştır.
Saat:12.45 




2.5.1959





Yüzüne bakınca, yaktın, kül ettin,
Dikenler üstünde açan gül ettin;
Gözlerimin yaşı, akar kalbime,
Hayatlar besleyen, büyük göl ettin.

Arzûlarım bitti, emelim sensin,
Gözyaşımı silen, bu elim sensin;
Hayattan, memattan, yoktur düşüncem,
Diri olmak için, ecelim sensin.

Gönlümün içinde, kalmadı arzû,
Değil külliyeti, birtek bir tozu;
Aşkıyın ceryânı, eyledi kurban,
Kapında bekleyen, oldum bir kuzu.

İkrârı, eyledim, (kaalûbelî)den;
Arzûlarım böyle, tâ ezelînden;
Sana tutulalı, farkım kalmadı
Sokaklarda gezen, mecnun, deliden.

Hâlimi bilmiyen, dil ile taşlar,
Acıyı bildirmez, o hilâl kaşlar;
Bilirim, fedâdır, senin yolunda
Adedi bellisiz, nice bin başlar...

Yönünü dönmüştür, cansız iskelet,
Yalvarıp isterler gözünden himmet;
(İsmâil Emre)yi attın ateşe,
Durmayıp yanarken, diyorsun: seyret!

Teype alınmıştır.
Saat:15.00 




14.5.1959






Benim Mürebbîm, (İnsan)dır,
Sana teslîm-olan, (can)dır;
Zerreler aldatmaz beni,
Delîlim: (Sırr-ı Kur'an)dır.

Mânâdan açıldı yolum,
Çünkü, teslîm-olan kulum;
Zannım, gümânım kalmadı,
Şükür, bildim ki makbûlüm.

Sana yakın etti: âhım;
Yandım, kalmadı günâhım;
Ezelden âşık olmuşum,
Beni aldın ey Allahım!

Seni gören gözüm sensin,
Dolu duran özüm sensin;
Dinleyip göremez oldum,
Zikreyleyen sözüm sensin.

Bu cihandan ettim nefret,
İstemem kimseden izzet;
Kalbimden dinleyip, diyen:
Her peygamber, hem de Ahmed.

İki cihan neme gerek...
Vücûduma doldu melek;
Alıp, dahî veren, bende!
Eylemem kimseden dilek.

Ondan aldım murâzımı,
Bakar, okurum yazımı;
(Mescidül' aksâ) olmuşum,
Kılarım ben namazımı.

Bir zerre kalmadı azap,
Doğru, yanlış diye hesap;
Bu (Emre)nin önündedir,
Canlı olan nurdan Mihrap.

Toprak ile taştan değil,
Yere düşen baştan değil;
(Havz-ı Kevser)de yıkandı,
Göz suyundan; yaştan değil.

Mutmaindir, hayâl değil,
Dâim kılar, ihmâl değil;
Canı fedâ etti ona,
Hiçbir şeye meyyâl değil.

Ebedî olmuştur diri,
Tâkib-eder Peygamberi;
Siper olmuş, nur, (Emre)de,
Bakan görür: kemik, deri.

Teype alınmıştır.
Saat:15.45 




14.5.1959






Yüzüyün ışığı, doğan ay mıdır?
Seni Yaratana, bir saray mıdır?
Mîmârı melektir, sâhibi Hudâ,
Kul eliyle yapmak, hep kolay mıdır?

Bu, (Yokluğ)un ardı; hep duranı kim?
Temeli semâda; bu kuranı kim?
Dilsiz, dudaksızdır; nidem suâli...
Muhabbet nûrundan, hep, soranı kim?

Bâzıları, diyor: Arş ile âlâ;
Bâzıları diyor: yer ile semâ;
Âşıklar söylüyor, hem de biliyor,
Onlar cevap verir, anca, suâle.

Yazısı yazılmış, kalem değildir,
(Tevhîd), (kesret) derler, âlem değildir;
Sağa, sola bakar, arzû edenler,
Ne merhaba, ne de, selâm değildir,

Bilip târif-etse, dönmüyor dili,
İşâret ederse, diyorlar: deli;
Öyle bir ağaçtır, kökü semâda,
Aslâ yetişmiyor, çoğunun eli.

Yıldızlara benzer, onun meyvası,
Sâdıklar görüyor; göremez âsi;
Gök kubbenin altı, onunla dolu,
Muhâfaza eder, (İnsan Semâsı).

Kimse koparamaz, olamazsa himmet,
(Emre) onun için, çok etti hizmet;
Yetişecek vakıt, beliriyor, o,
Gözler seyretmedik nice alâmet...

Teype alınmıştır.
Saat:14.20 




15.5.1959

İsmail EMRE'NİN DOĞUŞLARI Kitap: 2           SAYI:  731 - 740 Ne tatlıdır bu âhımız, Bâhşeyledi Allahımız; Bizde mekânını kurdu, T...